Konumuz SPA. Yani kendimizi şımartma yöntemlerinden biri.

Artık hepimiz biliyoruz gerçi, yine de yazayım. Kelime anlamı sudan gelen sağlık. (Latincesi sanus per aquam.) Peki hangi sudan, daha doğrusu hangi otelin veya merkezin suyundan?

Artık SPA’sız otele rastlamak, çölde buzlu latte’ye rastlamak kadar zor.

Bu yüzden seçenek listeniz uzun. İş gideceğiniz yeri belirlemekle de bitmiyor. Önce girişte size uzatılan formda sağlığınızla ilgili soruları yanıtlamanız gerekiyor. Sonra da sırada nasıl bir bakım istediğinizi menüden seçmek var. Omuzlarınızdaki yükü biraz olsun hafifletmek için SPA dosyamı Les Ottomans’ın Caudalíe Vinothérapie’siyle açıyorum.

Önce kısa bir otel turu atalım. Les Ottomans, geçmişte Muhsinzade Mehmet Paşa’nın yaşadığı yalıdan otele dönüştürüldü. Sahibi Ahu Aysal, bu proje için yedi sene uğraştı, 55 milyon dolar harcadı. 2006’da kapılarını açan otelin 12 suit odası var. Her biri Osmanlı dönemini yansıtan dekorasyona ve aksesuarlara sahip.

Yalının dış görünüşünde de eskiye sadık kalındı. Ahu Aysal’ın isteği üzerine tabii. Mimarların trendy bir otel yapma isteğine karşı çıkan kendisi. Eskilerin hatırlanması gerektiğini düşünüyor. Paşa’dan kalan bir iki elbise, nalın, mutfak masraf listesini otele koyarak bir müze haline getirdi.  

Aysal, inceliklere çok önem veren bir kişi. Karakteri otelin genelinde kendini belli ediyor. (Kokusu da! Otel, Aysal’ın parfümü Van Cleef & Arpels First kokuyor.)  Odaların kapısında 24 saat kâhyalar bekliyor. Otele gelen konuklara, adlarına bastırılmış deri bir kart veriliyor. Kartın üzerinde hem odaya adını veren sultanın adı, hem de adres yazıyor. Böylece yaptığı alışverişlerde bu kartı vererek paketlerini taşımadan dolaşabiliyor.

Kevin Costner, Julio Iglesias, Paris Hilton ve Kylie Minogue’un da burada kaldığını hatırlatarak, magazin sosunu da ekledikten sonra artık SPA’mıza geçebiliriz.

Caudalíe Vinothérapie SPA, 2, 500 metrekarelik büyüklüğüyle otelin neredeyse yarısını kaplıyor. Caudalíe, üzüm çekirdeklerinin anti-oksidan etkisini keşfederek ürünlerinde kullanmasıyla ünlü. Fransa, İtalya, İngiltere gibi birçok ülkede şubeleri var.

16 çeşit masaj seçeneği sunulan SPA’da başka yerde bulamayacağınız terapiler şunlar:

*Kırmızı şarap fıçı banyosu,
*Üzüm çekirdekleriyle ölü hücrelerden arındıran ezilmiş Cabernet peelingi,
*Taze üzümlerle yapılan, nemlendirici ve yenileyici pulp friksiyon masajı.

Avrupa, Uzak Doğu kökenli masajlar ve Türk hamamı gibi bakımlar da var.

Şarap banyosunu merak ediyorsunuz değil mi? Bu karışım üzüm, kırmızı şarap özüyle beraber ardıç, biberiye, sardunya, servi, limon ve limon otu gibi organik yağlarla hazırlanıyor. Sonra da ısısı 30-32 derece arasında değişen ılık suya karıştırılıyor. Gelelim faydalarına: Üzüm, cilde nem, canlılık ve de parlaklık kazandırıyor. Organik yağlar da vücutta inceltici ve drenaj etkisine sahip. Kan dolaşımını hızlandırırken ödemi de alıyor.

Fıçı banyosunda ise organik yağlar, meyve ve üzüm özlerinden bir karışım hazırlanıyor. Bu karışımın etkisi, banyo jakuzideki jetlerin uyguladığı masajla artırılıyor.

Ben taze üzümlerle yapılan, nemlendirici ve yenileyici pulp friksiyon masajını denemiştim. Ortam, koku, loş ışık, müzik derken içim geçmiş. Üzümleri yıkamak için sıcak duş üzerime tutulduğunda ayılmıştım! Yorucu bir iş gününün ertesinde değil de zinde kalktığınız bir Pazar gitmenizi öneririm. Tadını daha çok çıkarabilmek için!

www.lesottomans.com