Geçen akşam Okan Bayülgen’in programında uzun uzun konuşulan, videoları gösterilen Fabergé’yi bilenler kadar ilk kez duyanlar da çıkacaktır. Ama onlar da şu yumurta resmine bakınca neden bahsettiğimizi anlayacak, “Aaaa bu muymuş?” diyeceklerdir. Evet budur.
Fabergé’nin hikayesi 1800’lü yıllarda kuyumcu Faberge Ailesi’nin Fransa’dan Rusya’ya göç etmesiyle başlıyor. Peter Carl Fabergé’nin tasarladığı mücevherler Çar III. Alexander’in beğenisini kazanınca aile sarayın mücevheratçısı oluveriyor.
Efsanevi yumurtalara gelince... Bu yumurtaların ilkini Peter Carl Fabergé, III. Alexander’ın siparişi üzerine hazırlamış. Ve Çar beraber geçirdikleri 20’nci yılı kutladıkları bir Paskalya sabahı yumurtayı çariçeye hediye etmiş. O günden sonra da her yıl eşine ona özel hazırlanmış bir yumurta göndermeyi gelenek haline getirmiş. Yumurtanın tasarımı Çar ile bile paylaşılmayan büyük bir sırmış. Fabergé’ye tasarımla ilgili konulan tek şart yumurtanın içinden bir sürpriz çıkmasıymış. Bu sürprizler kiminde saat, kiminde resim çerçevesi, kiminde de horoz olarak karşımıza çıkıyor. Kinder yumurtasının reenkarnasyon geçirmiş hali bir nevi:) Üzerlerindeki taşlar ve el işçiliği de onları paha biçilemez kılıyor.
Fabergé, Rus Kraliyet ailesi için hepsi günümüze kadar ulaşamayan 50’den fazla nadide yumurta işledi. 1917’de Bolşevik İhtilali patlak verince firmaya el konuldu. Aile de İsviçre’ye kaçtı.
Bu taç da Fabergé’nin sanat eserlerinden biri. 2007’de yapılan bir açık artırmada 2 milyon dolara el değiştirmişti.
Fabergé Ailesi kendi isimleri altında tasarımlarını üretme ve pazarlama hakkını 1951’de yasal olarak kaybetti. Ancak 2007’de yeni ortaklarla birlikte aile de işin içine katılarak Fabergé’yi yeniden diriltme operasyonu başlatıldı. Marka, geri dönüşünü 2009’daki üç yeni mücevher koleksiyonuyla kutladı. Bugün Cenevre, Hong Kong, Londra ve New York’taki mağazalarında özel mücevherleri sergileniyor. 1917’den beri sadece antika olarak dünya zenginlerinin koleksiyonlarına kattıkları yumurtalar ise geçtiğimiz Temmuz ayında yeniden üretildi.
Ancak Fabergé sadece mücevher yumurta üreten bir marka değil. Yemek takımları, gümüş çatal bıçak takımları, aksesuvarları ve mücevherleri de var. Fabergé tasarımlarının hepsi hayranlık uyandırıcı. Bir de onların sergilendiği Cenevre’deki Fabergé Salon var ki beni odalarından birinde unutsalar sesimi çıkarmadan yaşayabilirim.
Burası bir mücevher mağazasından çok ev havasında dekore edilmiş. Beyaz rengin dinginliği, minimal şekiller ve formlar ve ahşap detaylarla bir araya getirilmiş. Salonun genelinde ipek duvar kağıtları ve Carrara mermeri tercih edilmiş. Aynaların kullanımı mekana ferahlık katarken, lila sandalyeler ortamı canlandırmış. Burayı kelimeler değil en iyi resimler anlatır diyerek sözü onlara bırakıyorum.