Londra, içindeki ilham havası hiç kaçmayan devasa bir balona benziyor. Sürekli şekil değiştiren, şaşırtan, eğlendiren.
Tasarımın beşiği Londra, son dönemde gastronominin de merkezi haline geliyor. Dünyanın en ünlü şeflerinin de aralarında bulunduğu birçok isim burada restoran açmak için birbiriyle yarışıyor. Alain Ducasse ve Joël Robuchon’dan sonra Daniel Boulud ve Pierre Koffman da Londra’da restoran açtı.
Bu şehirde değişim sadece gastronomi değil moda ve sanat gibi pek çok farklı alanın hükümdarı. Bunu en iyi orada yaşayanlar bilir dediğini duyar gibiyim. Ben de öyle yaptım, bir süredir Londra’da yaşayan arkadaşım Tuğçe’ye mail attım. Tuğçe, Londra’ya taşınmadan önce dünyanın önde gelen markalarına online trend bilgisi sağlayan araştırma sitesi WGSN’de iş geliştirmeden sorumluydu. Mesleğini yine Londra’da sürdürüyor, tekstil firmalarına sezon trendleriyle ilgili danışmanlık veriyor. Böyle zevkli birini bulunca Londra’daki gusto adreslerini sormadan edemedim.
1) Gusto Londra'da bir semt olsaydı sence hangisi olurdu?
Mayfair.
2) Mayfair’in en gusto sahibi yeri sence neresi?
Park edilmiş vintage Aston Martinler ve rafine kalabalığı ile gustosu yüksek aristokrat İngiliz beyefendilerinin özel dikim takım elbiseleri için uğradıkları cadde Savile Row.
3) Bu şehirde gün içinde rastladığın insanların stilini nasıl buluyorsun?
Mesleki algıdan dolayı öncelikle giyime değinirsem 50 yaş üstünü genç jenerasyona kıyasla daha sofistike bulduğumu söyleyebilirim. Ancak abartıdan uzak, karakterli ve klas mimari yapısını ve iç dekorasyon tarzını çok beğeniyorum.
4) En son neye “Wow” demiştin, hatırlıyor musun?
Tokujin Yoshioka’nın Musee d’Orsay, Venice Biennale gibi birçok yerde sergilenen içinden su geçiyormuş hissi yaratan dünyanın en büyük optik cam masası! Gördüğüm an hayran kaldım. Japon sadeliğinin ihtişamla birleşimini yansıtmış bu enstalasyon.
Tuğçe’ye teşekkür ederken, yanıtlarının kılavuzluğunda Gustology’nin önerilerini de paylaşalım.
Tokujin Yoshioka'nın İtalyan mobilya firması Moroso için ürettiği 'Bouqet' adlı koltuk tasarımı. Koltuğun oturma bölümü çiçek yapraklarına benzeyen kumaş parçalarıyla kaplı. Girdiği yere kasımpatı ve güllerden oluşan bir buket bırakılmış etkisi veriyor.
Mayfair’den bahsetmişken The Connaught’u atlamak olmaz. 114 yıllık otel, Mayfair’in simgelerinden biri.
2009’da kapsamlı bir renovasyondan geçirilerek kapılarını açan otel, Carlos Place ve Mount Street’in kesiştiği köşede yükseliyor. Michelin yıldızlı şef Hélenè Darroze’nin restoranının da içinde bulunduğu otelde iki farklı bar yer alıyor.
Özellikle Coburg Bar, Mayfair’in en popüler mekanları arasında.
Zemin katta hizmet veren Aman SPA ise Aman Grubu’nun kendi otelleri dışında açtığı ilk SPA merkezi. The Connaught misafirlerine üst katta Londra, alt katta Asya deneyimini yaşama fırsatını veriyor.