Bozburun’un gizli bir köşesinde enfes bir koy. 15 odalı bir butik otel. Sadece tekne ile ulaşılabiliyor. Beş-altı yıl öncesine kadar hayli mütevazı ve salaş bir yer olarak bilinirken, şimdilerde hem odaları hem de sunduğu hizmetle ultra lüks bir tatil mekanı.
Sadece denizin sesini duyarak uykuya daldıktan ve yemeklerini tattıktan sonra, “Anlatmadan duramam” dedirten cinsten. Otelin yenilendiğini ve bir nevi baştan yaratıldığını arkadaşlarımız Burçak ve Mustafa’dan öğrendik. Tam da doğum günümü nerede kutlayacağımızı düşünürken buraya gitmeye karar verdik.
İzmir-Marmaris arası arabayla yolculuk edecekseniz, yorucu bir yolculuk sizi bekliyor. Ancak arabayı park edip Sabrina’s Haus’un özel teknesiyle alınmanızla başlayan tatil (biraz klişe olacak ama gerçekten!) tüm yorgunluğunuzu unutturuyor. Özellikle de cibinlikli yataklar!
Odalar çiçek isimlerini taşıyor. Dönüş günü çoğunu gezdiğimden rahatlıkla söyleyebilirim ki, benim favorilerim Gül ve Çam. Ama tabii en favorim kaldığımız oda yani Honeymoon.
Odalara geçmeden önce biraz otelle ilgili bilgi vereyim. Kurucusu Sabrina Zimber isimli bir Alman. 1984 yılında buraya gelmiş, bakir doğasına vurulmuş ve hemen yerleşmiş. Seneler içinde yanına ortaklar alarak işi büyütmüş. Otel açma hayali kuran, Alaçatı’da bir taş ev satın alacakken cayan Mesut Gümüştaş ile yolları 2005’te kesişmiş.
Zimber’dan burayı satın alan Gümüştaş, yaratıcı yönü çok kuvvetli bir turizmci. Misafirlerinin karşısına sürekli yeniliklerle çıkmaktan hoşlanıyor. Otelin Sabrina’dan kalan dokusunu bozmadan yeni bir dünya yaratmaya çalışıyor. Geçtiğimiz sezon mutfakta ve odaların dekorasyonunda esaslı bir değişim yaptı. Mutfak ekibi ve menü yenilendi, odalar elden geçirilerek büyütüldü. Sabrina’s Haus’taki yemekler İstanbul’un en iyi restoranlarıyla yarışabilecek kıvama geldi. Kara ulaşımının olmadığı ve yemeklik malzemelerin her sabah Köyceğiz’den botlarla geldiği düşünülünce önemli bir başarı. Orfoz carpaccio ve karavida, spesiyaller arasında. Otelde yemek istemezseniz, Orfoz ve Denizkızı lokantaları çok yakında. Yemekler leziz, ortam romantik.
Deniz, pırıl pırıl. Mavi bayraklı noktalardan biri. Odaların hemen hemen hepsi deniz manzaralı. Terasında jakuzi olanlar da var, kendi iskelesine sahip olan da.
Mesut Bey’in eşi Semra Hanım dekorasyon konusunda tüm hünerlerini sergilemiş. Paris’te bit pazarından, Horhor’da antikacılardan topladığı parçaları bir araya getirmiş.
Kendi resim koleksiyonundan seçtiği tablolara da odalarda ve otelin farklı bölümlerinde yer vermiş. Lobide Zeki Fındıkoğlu ve Onay Akbaş’ın, odalarda ise Gökhan Deniz’in resimleri ağırlıkta. Mesut Gümüştaş’a göre, burada sundukları en büyük lüks detaylarda gizli. Örneğin, yurtdışında farklı yerlerden parçaları alınmış, burada birleştirilmiş, odanın rengine göre boyanmış aplikler ve avizelerde. Yine burası için özel olarak tasarlanmış yüksek karyolalar ve tabii ki cibinliklerde. Hatta camel renk deri ile giydirilmiş su şişelerinde... Tüm bunlar, otelin romantizm katsayısını da artıran ayrıntılar. Bu aradaTatler’in 2010 listesinde dünyanın en iyi 101 oteli arasına giren Sabrina’s Haus, The Guardian ve Times tarafından en iyi aşk otelleri arasında gösterildi. Balayı için yer arayanlar için nefis bir alternatif:
Sabrina’s Haus, Kasım’dan Mayıs’a kadar açık. Müşterilerin yüzde 60’ı İngiliz, yüzde 40’ı Türk. Güneşlenirken klasik müzik dinlemekten hoşlanan, sakin bir kalabalık. Daha çok profesörler, işadamları ve Londra’nın Musevi tabakası tarafından tercih ediliyor. Türk misafirleri arasında Bülent Eczacıbaşı, Mustafa Koç ve Güler Sabancı gibi isimler var. Helikopterle ulaşım mümkün. Deniz uçağı da rahatlıkla inebiliyor.