Yer; Paris. Modanın başkenti. 5 günlüğüne modanın tahtını tasarım ele geçiriyor. Her sene olduğu gibi dünyanın her yerinden davetliler Maison&Objet için şehre akın ediyor.
Bu seneki ilk etabı 18-22 Ocak arasında gerçekleşen Maison&Objet’yi zevkine çok güvendiğim, İtalya’da yaşayan restoratör ve iç mimar Banu Tatari eşliğinde gezelim. Sevdiklerini dinleyelim. Bu senenin en’lerini ve trendleri öğrenip kendimiz de uygulayabilir miyiz bir görelim.
“Tanınmış uluslararası mobilya firmalarinin sezon açılışlarını yaptığı ve hatta modanın başkenti Paris'e ithaf edilmiş koleksiyonlarını sergilediği fuarda “mobilya” başrolde gözükse de, aklınıza gelebilecek her obje yüzlerce çeşidiyle birebir evinize taşımak isteyeceğiniz kadar güzel kolajlar içinde sunuldu.
Çoğu kez standları gezerken “Bu köşeyi olduğu gibi bana paketler misiniz?” deme isteği uyandı içimde!
Paris'in ev sahibi olması nedeniyle yerel katılımcıların da yüksek olduğu fuarda ürünlerde haliyle Provence tarzın uçuk pastel tonlarına sıklıkla rastlanıyordu.
Ancak bu sene söyleyebilirim ki pop renkler, fuşyalar, asit sarıları, mercan kırmızı ve canli mavilerin harman olduğu bir renk cümbüşü hakimdi fuara. Bunlar küçük detaylarda, doğal ketenlerin desenlerinde, naturel ahşapların ara hatlarında tasarımın altını çizmek icin kullanıldığı gibi, cesur renklerden ödün vermeyen Missoni Home, Christian Lacroix ve Rıfat Özbek'in ürünlerinde oldukça ön plandaydı. Missoni Home;
Tüm bu cümbüşün içinde yalın ve net çizgileriyle son dönem hızlı bir yükselişte olan İskandinav tasarımları da yine beğeni topladı. Cafe Elle Deco da yine hayranlık uyandıran noktalardan;
Türkiye'den Autoban ve Stepevi'nin de aralarında bulunduğu birçok büyük markayı ağırlayan fuarın benim en sevdiğim yönü ise aklınıza gelmeyecek kadar çeşitlilikte, küçük ölçekli tasarım evlerinin de katılımcı olmaları. Tasarım ampüllerden tutun da kitap ayraçlarına, kıyafetten kişisel aksesuarlara, süs objelerine hediyelik eşyalara varana kadar envai çeşit güzel şeyi bir arada görmek gözlerimizi bayram ettirdi. Tüm dünyadan mimarların ve tasarım yapan / seven herkesin buluşma noktası olması da bu nedenle boşa değil. Çünkü etkinlik büyük bir ilham merkezi ve Avrupalı yerel butik tasarımcıları bir arada bulabileceğiniz bir keşif noktası.
Bu senenin EN'leri bana göre düzensiz dizilimli sarkıt lambalar, pamuklu-keten- yün dokulu renkli, yumuşak dokulu kumaşlar, akrilik malzemelerden 3D Printing tekniğiyle üretilmiş objeler ve göz alıcı cesur grafik desenlerdi.
Sevdiklerim:
Mimari çizgileri objeye indirgemesinden hoşlandığım Eclectic by Tom Dixon
Tungsten ampule veda edişimizi markalaştıran Goodbye Edison
Klasiklerden, muhteşem kristalleriyle Lalique ve 1907 tarihli efsanevi Fortuny Lamp
Başarılı bulduğum Türk tasarımcı Barlas Baylar'ın Atlantis'ini sergileyen Terzani
Karnaval havasıyla Seletti
Büyük ölçekli el işi etkisiyle Gan Dia Blasco
Damask desenleriyle Christian Lacroix
Koleksiyonuna kattığı lavanta kokulu yastıklariyla Rıfat Özbek oldu.
Peki ben kimim?
Izmir'li bir restoratör ve iç mimarım. 10 senelik meslek hayatım boyunca en çok tecrübe edindiğim mobilya sektöründe yoluma devam edip, son bir senedir İtalyan bir mobilya firmasının Asya Bölge Sorumlusu olarak çalışıyorum. Parma'da yaşıyorum ancak mobil bir düzende çalışıyorum. Mesleğimin bana kattığı en sevdiğim yönüm detaylara olan ilgim ve düşkünlüğüm. İşim gereği bol bol seyahat ediyorum. Bu gezilerde bol bol fotoğraf çekmeyi ve her daim farklı kültürlerden kendi “look book” uma notlar düşmeyi seviyorum. Tüm bu çeşitliliğe rağmen yine de iç mekanlarda en beğendiğim stil AKDENİZ. Güney İtalya bu nedenle favori ilham kaynağım.